On yıllık sürede başta memleketi Alanya olmak üzere, vatanın her köşesine hizmet aşkıyla yanıp tutuşur. Avrupa Parlamentosu üyesi olması ve NATO’da ülkemizi temsil etmesi hasebiyle, birçok yurtdışı ziyaretlerinde bulunur. Ülkenin yetiştirdiği aydın ve ufku açık bir kişi olarak, Avrupa ülkelerindeki halkın yaşam standartlarını ve alt ve üstyapı hizmetlerini görmek, ülkesi adına onu her defasında üzer. Ve milliyetçilik duyguları her defasında daha da depreşir. Kendi kendine; “bizim ülkemizin insanları daha güzel şeylere layık, bunun için çok çalışıp vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltmeliyiz” diye arkadaşlarına hep söyler durur. Ama hafızasında hep Alanya vardır, Yüce Yaratıcının bu şehre bu kadar güzellikler verdiğini ama bu güzelliklerin değerlendirilemediğini hep aklından geçirir. Ulaşılamayan, gidilemeyen yerin gelişemeyeceği ve kontrol edilemeyeceği fikri, onu daha çok çalışmaya iter. Memleketine gitmek için harcadığı sürede, nerdeyse tüm Avrupa’yı gezebilmektedir. Bu memleketin kaderinin bu olduğunu kesinlikle kabul etmez. Bu kötü talihi yenmek için, kendilerinin ve milletin çok çalışması gerektiğini devamlı vurgular. Zira tüm başarılı olmuş kişilerin durumunu inceler. Formül, çok zeki olmak değildir, ortak noktaları; az uyumak, az yemek, çok çalışmak, hedefleri belirlemek ve bu yolda düşe kalka yol almaktan geçtiğini görür. Düştüm geri dönmek yok! Düştükten sonra daha hızlı ileri gitmeye çalışan insanların başarılı olduğunu fark eder ve bunu kendisine ilke edinir. Antalya Milletvekili olarak hedeflerinin en başında; çocukluğundan beri çok sıkıntı çektiği, Alanya-Antalya arasındaki ulaşımı sağlayan karayolunun açılması yer alır. Zira Alanya’dan Antalya’ya gemiyle gidilmektedir. Ve yirmi dört saat gibi bir sürede Antalya’ya varılabilmektedir. Gemi arıza yapınca da denizin ortasında uzun süreler geçirilmektedir.
1950 yılında iktidar değişince ve Demokrat Parti iktidara gelince yeni bir heyecan, yeni bir hizmet anlayışı ve muhalefetin de etkisi ile ülkede yeni bir kalkınma hamlesi başlar. Eksik ve yetersiz olan yasal mevzuatların çıkarılmasıyla devlet yeniden yapılandırılır. Sorunların çözümü öncelikle yasal altyapıdan geçtiğinden ve yurtdışı deneyimlerinden de edindiği tecrübelerle inşaat mühendisi teknokrat ve genç milletvekili Ahmet Tokuş çok aktiftir ve çalışmaktan yorulmaz, başta bakanlar, milletvekilleri ve bürokratlarla çok iyi ilişkiler kurar. Yurtdışı tecrübesinden dolayı da naif, zarif ve diplomatik bir dil kullanır kimseyi kırmaz. Genellikle işlerini iletişim kurarak ve konuşarak çözmeye çalışır, ikna kabiliyeti çok yüksektir. Galatasaray Lisesi mezunu olması nedeniyle, kendisi İstanbul şivesiyle konuşan bir İstanbul beyefendisidir. Ancak Alanya ve köylerini de çok sık ziyaret eder. Zaten halkın çoğunluğu kırsalda ve köylerde yaşamaktadır. Köylüleri çok sever, onlara asla tepeden bakmaz, üst perdeden konuşmaz, mütevazi, onların anlayacağı dilden köy ve yörük lehçesiyle onlarla sohbet eder ve onların sorunlarını çözmek için elinden geleni yapar. Her ne kadar İstanbul beyefendisi olsa da kendisinin de bir köyü olduğunu asla unutmaz. Köylülerde onu çok severler. Hala ismi anıldığı zaman bilhassa köylüler olmak üzere Alanyalılar hayırla yad ederler.
Milletvekili seçildikten sonra, Alanya ve Antalya’ya hangi hizmeti alabilirim ve ne kadar hizmet yapabilirim dürtüsüyle Ankara bürokrasisinde neler olup bittiğini araştırmaya başlar. O günün Türkiye’sinde bütçede öyle afaki bir para da yok. Kendisi de önceden karayolların da çalışmış bir mühendis olması nedeniyle, dostlarından karayollarının köprü ve sulama suyu için bütçe ayırdığını öğrenir. Hemen harekete geçer, Alanya-Antalya arasında şose yollarda bulunan ahşap köprülerin yerine beton köprüler yaptırmaya karar verir. Köprüler yapılınca E-24 karayolunun da mutlaka yapılacağını düşünür. Ama Türkiye’de henüz yol açacak yeterli iş makinaları ve teknoloji yoktur. Ancak o memleketinin makûs talihini değiştirmek için araştırmaya devam eder. Bir gün bir milletvekili arkadaşından, Amerikan Marshall Yardımları kapsamında Mersin Limanı’ndan İskenderun’a iş makinaları (Dozer, Greyder. Kepçe) geldiğini duyar. İskenderun’da iş makinalarının kullanılması için talebelere eğitim verilmektedir. Ayrıca dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, kendi doğup büyüdüğü Bursa Umurbey’in yollarını açmak için eğitimden sonra, iş makinalarını kendi memleketine götürmeyi planlamaktadır. İkna kabiliyeti çok yüksek olan Antalya Milletvekili Ahmet Tokuş, Cumhurbaşkanından randevu alır ve yanına gider. Alanya’nın ve Antalya’nın tarihi geçmişi ve ülkenin turizm potansiyeli gibi konular üzerinde istişarelerde bulunurlar ve iş makinalarının Alanya’ya getirilmesi hususunda Celal Bayar’ı ikna eder. Ancak bürokrasi sıkıntı çıkarır, karayolları genel müdürü iş makinalarını Alanya’ya vermek istemez. Ahmet beyin kitabında pes etmek yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerekli kulisleri yaparak kendisini bütçe komisyonuna seçtirir. Ve bütçe komisyonunda karayollarının bütçesini tabiri caizse baltalamaya başlar. Karayolları bütçesi konusunda hep aleyhte konuşmalar yapar. Bir gün karayolları genel müdürü mecliste tanıdığı milletvekillerine; “Ahmet Tokuş’un karayolları ile derdi ne, niçin bizimle uğraşıyor?” diye sitemde bulunur. Milletvekilleri de “Ahmet Tokuş makinaları Alanya’ya istiyor, verin kurtulun” demişler. Ahmet Bey’i karayollarına davet ederler. Karayollarına varınca, “Ahmet Bey seni ne kadar çok severiz” diye karşılarlar. “Hayrola, bir şey mi var” diye sorar Ahmet Bey. Bürokratlar; “bir şey yok, biz düşündük, taşındık iş makinalarını Alanya’ya götürmeye karar verdik” derler. Ancak bir sorun çıkar. Makinalar Alanya’ya nasıl gidecek? Ahmet Bey’in makinaları Alanya’ya götüremeyeceğini ve vazgeçeceğini düşünürler. O zaman Antalya-Alanya arasındaki şose yol ve çürük ahşap köprülerden başka 50-60 tonluk iş makinalarının geçebileceği bir alternatif yol yok. Ahmet Bey, “tamam, ben götürürüm ama sakın ola kararınızdan vazgeçmeyin, verin elinizi” deyip, alışveriş pazarlığı yapar gibi el sıkışırlar. Ahmet Tokuş, oradan doğruca zamanın Donanma Komutanlığına, daha önce Amerika’dan tanıdığı amiral arkadaşının yanına varır. “Bana bir çıkarma gemisi ver” diye ricada bulunur. Komutan espriyi patlatır; “Hayrola, Kıbrıs’ı mı işgal edeceksin” der. “Hayır, Alanya’ya iş makinaları taşıyacağım” der ve komutanı ikna eder. Ama yine bir sıkıntı daha vardır. Ancak öğrencilik yıllarında kazandığı mücadele ruhu ile onun pes etmeye niyeti yoktur. Geminin Alanya’ya gidebilmesi için önemli miktarda kömür ihtiyacı vardır. Kömürü Etibank’ın sağladığını öğrenir ve ne olur ne olmaz kömür yok derler diye, tüm Antalya milletvekillerini toplar ve Etibank’a giderler. Etibank milletvekillerinin isteğini yerine getirir ve kömürü verirler. İş makinaları gemiye yüklenip Alanya’ya getirilir. O sırada Ahmet Bey’de Alanya’dadır. Alanya Limanı’na yaklaşan geminin komutanı, limanın altyapısının, fiziki durumunun iyi olmamasından dolayı; “ben arka kapağı bu platforma göre açarsam, iş makinaları giderken kapağı kırar ve benim servetim bunu karşılamaya yetmez” der. Hemen Ahmet Bey’e haber verilir, limana gelir ve komutanla bir görüşme yapar. Komutana hitaben, “ sen kapakları aç, makinalar insin, eğer kapak kırılırsa, kefili benim” der ve komutanı ikna eder. İş makinaları Alanya’ya gelmiştir artık. Durumu gören Alanya halkı da çok sevinçlidir.