Yazın yakıcı sıcağında, Alanya gibi bir memlekette kendimizi bulduğumuz ve nefes aldığımız ilk yer deniz. Tabi girilebilecek temiz bir deniz suyu ve plaj bulabilirsek.

Hali hazırda deniz suları; atıksu ve kanalizasyon karışması, sanayi atıkları, deniz taşımacılığı, deniz üstü sosyal faaliyetleri gibi pek çok etkenden dolayı çok fazla kirliliğe maruz kalıyor. 
Deniz suyunu kirletici faktörler oldukça fazlayken bir de insanoğlunun bıraktığı çöpler ve atıklar, denizimizi girilmez hale getiriyor. 
Özellikle bazı bölgeler var ki, plajın hemen yanındaki menfezlerden ya da tahliye hatlarından resmen atıksu akıyor ve denize karışıyor. 
Tam da o karışım noktalarında çoğu zaman çocuklar oynuyor, o kirli suya maruz kalıyor. 
Arıtma kapasitesi düşük, özellikle yoğun dönemde arıtma sistemleri yetersiz olan tesisler, büfeler çoğu zaman gece karanlığında bu atıklarını denize bırakıyor ya da kanalizasyon bağlantı hatları yetersizse taşma yapıyor ve bu atıklar yine denize karışıyor. 

Bilindiği üzere, belediyeler evsel atıkları kanalizasyon hatları vasıtasıyla toplayıp, arıtma tesislerine ulaştırır. 
Burada toplanan atıklar, belirli deşarj kriterlerini sağlayacak hale geldikten sonra, yine belirli deşarj noktalarından denize deşarj edilir (derin deniz deşarjı). 
Bu kanalizasyon hatlarıyla toplama yaparken de, işletmelerin kanalizasyona bağlantı noktalarından verdikleri atıksuların bağlantı kriterlerini karşılamasını yani mevcudu daha fazla kirletmeyecek şekilde ön arıtmasını yaparak bağlanmasını isterler. Ne var ki turizm sezonunun yoğunlaşmasıyla birlikte bu kriterleri sağlayamayan ya da kapasitesinin üzerinde atıksu üreten tesisler çoğu zaman bu atıklarını maalesef ki denize bırakıyor. 
Tesislerin yağ tutucularının, fosfat gidericilerinin, partikül tutucularının çok iyi çalışması, atıksuyu kanalizasyon hattına vermeden önce iyice ayrıştırmaları gerekiyor. 
Yine deniz taşımacılığı yapan deniz taşıtlarının atıkları denizde en büyük sorunlardan biri. Tuvalet atığını denize bırakan tekne gördü bu gözler. Atık yağını denize döken tekneler oldu. Denizdeki tüm pislik gelgitlerle kıyıya, insanların yüzdüğü alana taşınıyor. Deniz üstü ve çevresinde yapılan yaz faaliyetlerinden oluşan atıklar da kontrolsüz şekilde denize bırakılıyor. 
Hal böyle olunca, bu kadar kirleticinin yanında bir de plajlarda yüzücü kaynaklı kirlilikler denizi gerçekten yoruyor ve koca yaz boyunca çoluk çocuk ailecek girebilecek bir deniz suyu bulmak zor oluyor. Denizin üstünde yüzen atıklar, çöpler ağzınıza giriyor, yüzünüze gözünüze değiyor, elinize ayağınıza dolanıyor. Kaldı ki, Alanya’da birçok mavi bayraklı plaj var, ama mavi bayrak kriterlerinin sürekliliği, analizlerinin takibi ve sıklığı oldukça önemli. 

Güzel Alanya’mızda, bu eşsiz denizin korunması hepimizin sorumluluğunda. Denetimler artmalı, turizmciler ve belediyeler bu noktada sorumluluk almalı. Gerekirse ortak projeler ve denetim mekanizmaları geliştirerek bu kirliliğin ve kontrolsüz sorunun önüne geçmelidir. Sorumsuzca ve sonu gelmeyecek bir tedbirsizlikle, atıklarını denize bırakan tekneler, gemiler, oteller, her kim varsa tespit edilip önü alınmalıdır. Yoksa ne deniz kalır ne de Alanya’da turizm…