16 Ocak ‘Dünya Hijyen Günü’. Dünyanın ilk ‘Hijyen Günü’, Avrupa Hijyen Konseyi ve Türk Pediatri Kurumu’nun katkılarıyla 2011 yılında İstanbul’da kutlanmıştır. Türkiye ve dünyada ilk kez 2011 yılında kutlanmaya başlanan ‘Dünya Hijyen Günü’, hijyenin hayatımızdaki önemine dikkat çekiyor. Covid-19 ile birlikte ‘Hijyen’ kelimesi hayatımızın merkezi haline geldi. Araştırmalara göre günlük hayatta bir insan sadece 1 gün içerisinde 250 milyondan fazla bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalara maruz kalıyor.
Hijyen konusunda aslında en temel unsurun el hijyeni olduğunu ve bulaşıcı hastalıkların pek çoğunun da yine eller vasıtasıyla bulaştığını unutmamalıyız. Sağlık Bakanlığı verilerine göre her insan 1 saatte ortalama gözüne ve burnuna üç kez, saç, yanak, ağız ve çenesine dört kez dokunuyor. Günlük hayatta özellikle cep telefonları, direksiyonlar, koltuk yüzeyleri, klima yüzeyleri, lavabolar, hazır giyim ürünleri gibi dokunduğumuz birçok şeyde bakteriler fazlasıyla mevcut. Bu durumda eller yeterince yıkanıp temizlenmediğinde, mikroplardan arınmadığında bakteriler ellerimizde barınmaya devam ediyor ve ciddi hastalıklara yol açıyor.
Hijyen gününe özel bu haftada ailelerin çocuklara el yıkama alışkanlığı kazandırması konusunu özellikle hatırlatmak istiyorum.
Tüm bunların yanı sıra özellikle konuşmak istediğim başka bir konu daha var. O da iklim değişikliğine bağlı kuraklık ve seller nedeniyle temiz suya erişim sıkıntısı.
Temiz ve içilebilir suya erişim temel yaşam hakkı olmasına rağmen Dünya’da 785 milyon insan yani her insandan 9’da 1’i suya erişemiyor. Son veriler gösteriyor ki; harekete geçilmediği takdirde yoksul ve gelişmekte olan ülkelerdeki 135 milyon insanın daha yaşamının ciddi tehdit altında olacağını gösteriyor. Afrika’da kadınlar ve çocuklar ortama 6 kilometre su yolculuğu yapıyor. Her gün evine su getirebilmek için bu yolculuğu yapmak zorunda olan kadınlar ve çocuklar bu yolculukta pek çok tehlikeye maruz kalabiliyorlar.
Bu coğrafyalarda bir bardak su için tehlikelerle dolu yürüyüş yapan milyonlarca insan varken diğer yanda küresel su tüketimi gün geçtikçe artıyor. Yeryüzünde 1 milyar insan, bizim evlerimizde her an ulaşabildiğimiz su için, ortalama 6 saat su yolculuğu yapmak zorunda.
Üstelik çoğu zaman bu su, temiz ve içilebilir bile değil. Birleşmiş Milletler verilerine göre, her 9 saniyede 1 çocuk kirli sudan dolayı yaşamını yitiriyor. Her yıl 5 yaş altı binlerce çocuk ishalden ölüyor. Yetersiz sanitasyon ve kirli sular da kolera, dizanteri, hepatit A ve tifo gibi salgın hastalıkların yayılmasına yol açıyor. Temiz içme suyu kullanamayanların yarısından fazlası Afrika kıtasında yaşıyor. Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı kuruluşların katkılarıyla hazırlanan su raporunda, temiz suya erişimin giderek zorlaşacağı uyarısı yapılıyor. Raporda 2050 yılında beş milyardan fazla kişinin su kıtlığından etkileneceği öngörülüyor. Aynı rapora göre; dünya nüfusundaki artış ile iklim değişikliğine bağlı kuraklık ve seller nedeniyle 2050'de 5 milyardan fazla kişinin içme suyuna erişemeyeceği vurgulanıyor.
Özetle, küresel su sorununun çözümüne ortak olmak adına herkesin su kaynaklarının verimli ve doğru kullanılmasında sorumluluğu vardır. Unutulmuş coğrafyalarda yaşayan insanların yaşam boyu temiz su ihtiyacını karşılayacak ve gelecekte öngörülen bu su yolculuğunun sonlanmasına katkıda bulunacak su tasarrufu için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. İklim değişikliği, küresel çatışmalar ve nüfus artışı, dünyanın pek çok yerinde su kaynaklarını tehdit eden faktörlerden sadece birkaçı. Tasarruf önce evimizin içinden. Bu sorumluluk senin, benim, hepimizin…