Dünyada hem ekonomik hem de manevi olarak bakınca bir ülkenin kaç tane marka şehri olduğu günümüzde tartışılan, ülkenin marka değerini belirlerken göz önünde bulundurulan bir konu olmaya başladı.
Peki, marka şehir nasıl olur? Bu kez tanımları bir yere bırakıp neler olmalı ondan bahsetmek istiyorum. Yapılabilenlerden bahsederken minik dokunuşlarla Alanya’yı da bir değerlendirsek fena olmaz hani.
Sadece özellikleri, tarihi, güzellikleri, doğası, içindekiler marka yapmaz o şehri. Bir şehri çekici kılmak için önce kendine has bir enerji olması lazım.
Marka yapmada önce şehrin konumlandırılmasını yapmak gerekir. Bunu yaparken önce şehrin değerlerini ve varlıklarını göz önünde bulundurmalı. Alanya’nın değerlerine bakınca doğal çevre, tarih, kültür, ticaret, deniz, güneş, kum, eğlence her şeyi barındırdığını görüyoruz. Ama bu değerlerin hepsine birden bakmak markaya bakanlar için bir karmaşa yaratmaz mı?
Bir şehri markalaştırırken önce en orijinal özellikleri göz önünde bulundurulmalı. Bu özelliklerden birine veya bir kaçına odaklanarak onları sahiplenmek gerekir. Bir şehrin, bir hedef kitlesi bu hedef kitlenin de minimum özellik beklentisi vardır. Birden fazla özelliği vurgulamak iletişim karmaşası yaratır.
Bir şehre marka demek için o şehir hakkında bir fikrin var olması lazım. Alanya denince akla gelen fikir ne peki? Yıllardır sloganlara da bakarsak deniz, güneş ve kum geldi akıllara. Alanya tatil yöresi bölgesi olarak yer edindi akıllarda. Ama Alanya’ya gelen misafirler her şeyin bir arada olduğunu ve her şeyin onlara belki zorla sunulduğunu görünce bir karmaşa yaşanmadı değil.
Şehri marka yapacak o fikri oluştururken öncelikle hangi şehirlerle rekabet halinde olduğu tespit edilmeli. Bu rekabette olunan şehirlerle gerekli kıyaslamalar yapılarak ayırt edici ve benzer yönlerin üzerine düşülmeli. Benzer özellikler ortaklaşa güzelleştirilirken, ayırt edici taraflar bireysel olarak vurgulanmalı. Deniz, güneş, kuma ek olarak Alanya’nın ayırt edici özelliği ne peki? Elimizde dünyaya hükmetmiş bir imparatorluk, güç, bir tarih ve o tarihin kalıntı denemeyecek kadar canlı parçaları var. Bu değerlerimiz ön plana çıkabilir, deniz güneş kum üçgeninde de en uzun sahil şeridine sahip olmak vurgulanarak o konuda bile fark yaratılabilir.
Bir şehir sahip olduğu varlıklarıyla durup dururken marka olmaz destek olmadan. Marka şehri olmak için şehrin yöneticilerinin, şehir sakinlerinin, esnafın, tüccarın, kamu personelinin, Sivil Toplum Kuruluşlarının, üniversitelerin herkesin düşüncesi göz önünde bulundurularak önce o ortak fikir oluşturulmalı, sonra da herkese benimsetilmelidir. Sonra bu fikre hep birlikte sahip çıkarak bu fikri her gün yeniden yaşatmak gerekir. Ki Alanya bu konuda geniş aktör sayısına sahip. Ortak bir fikirde ortak ve istikrarlı sonu olmayan bir döngüyü sağlamak için geniş imkanları var.
Bayram mesajlarında olduğu gibi birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bu günlerde bütün paydaşlar bir araya gelmeli, ortak bir mesaj etrafında marka kimliğinin inşasında bir tuğla koymalı, ve o tuğlayı sürekli yenilemeli. O zaman bir bütün olarak ALANYA olarak biz buradayız, bizim markamız bu, bu mesajı hep bir ağızdan söylüyoruz. O markanın tanıtımı mı? Bekleyin ona değinmeye çok az kaldı.