Eğitim kıvılcım ile ateş yakmaktır. Boş bir kabı doldurmak değildir !
YÖK; Örgün eğitim veren yükseköğretim programlarında toplam kontenjan 2022 yılında 867.224 iken 2023 yılında 923.411 olmuştur. 2022 yılında yerleşen sayısı 850. 631 iken bu sayısı 2023 yılında açık öğretim hariç 898.024 olmuştur. Bu verilere göre toplam yerleşen sayısı geçen yıla göre 47.393 artmıştır.
Bu açıklamada bir gururu paylaştığını düşünen YÖK! Acaba bu kadar kişiye mezun olduktan sonra iş ve istihdam olanağı da sağlayacak mıdır?
Üniversitelerin bu kadar çok olması, çok fazla bölüm ve kontenjan olması, baraj olmaması ve herkesin üniversiteli olması üzgünüm ama gurur verici bir şey değil aksine korkunç bir durumdur.
4 yıllık bir fakülteye giden birey en erken 22 yaşında mezun olacaktır. Ve mezun olduğunda maalesef ki kendi mesleğini yapabileceği bir imkan olmayacak olsa da komik maaşlar teklif edilecektir. Bu durum da bireyin farklı mesleklere yönelmesine, farklı alanlarda para kazanmasına neden olacaktır. Televizyonlarda gençler iş beğenmiyor diye haberler yapılacaktır. Bireyin 4 yılı imkan sağlanmadığı için sadece zaman kaybı olacaktır. Oysa bu süreçte bir meslek öğrenebilir, kendi işini kurabilir, bir şekilde bir yerden hayata adım atabilirdi...
Bu duruma geç kalmış olması bireyin hazırbulunuşluğunu etkileyecektir.
Eğitimde hazırbulunuşluk; bir beceriyi kazanmak için gerekli büyümenin, olgunlaşmanın gerçekleşmesi, genel sağlık durumunun elverişli olması, önceki öğrenmelerinin yeterliliği aynı zamanda o beceriye karşı ilgi istek ve tutumudur. 4 yıl geç kalan bireyin ilgi ve isteği azalacaktır ve bu da hazırbulunuşluk düzeyini düşürecektir.
Gurur tablosunu paylaşan YÖK, neden herkes için yükseköğretim? Bu durum bir çok mesleğin azalmasına hatta zamanla yok olmasına neden oluyor. Berber çırak bulamıyor, sanayine de usta bulunmuyor, terzi eleman bulamıyor! Çünkü çıraklık dönemlerini işsiz kalacakları sıralarda geçiriyorlar.!
Bütçemizi, emeğimizi ve vaktimizi yeni bölümler açarak değil mevcut bölümlerimizi iyileştirmek için kullanalım. İyileştirme bekleyen bir çok bölüm mevcuttur ki bunların en başında da eğitim fakülteleri gelmektedir. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi eğitim fakültelerindeki eğitim yeterli değildir. Daha nitelikli ve özgüvenli öğretmenler yetiştirmek için daha fazla emek vermeliyiz. Teknoloji çağında yaşarken hala akıllı tahta kullanmayı bilmeyen öğretmenlerimiz varken yeni bölümler açmayalım. Çünkü eğitim kafayı geliştirmek demektir belleği doldurmak değil!
Öğretmen yetiştirmek 4 yıl bir fakültede eğitip verip mezun etmek olmamalıdır. Eğitim fakülteleri için MEB ve YÖK daha fazla ortak çalışmalarda bulunmalıdır.
Öncelikle eğitim fakültelerinin baraj puanı arttırılsın. Puanı yettiği için değil gerçekten öğretmen olmak istediği için seçsinler. Bu daha nitelikli ve istekli öğretmen adayları ile çalışmamızı sağlayacaktır. Alan bilgisi, pedagojik bilgi ve yeni dönem ile birlikte teknolojik bilginin de içinde bulunduğu dersler, uygulamalar ve ürünler arttırılsın. Fakülte içinde uygulama okulları açılsın ve öğretmen adayları stajlarını bu okullarda yapsın ve staj eğitimi arttırılsın. Okul dersleri dışında bazı sertifikalar mezun olmak için şart olsun. Başka üniversitelerin verdiği eğitimlere katılma imkanları tanınsın. Mezun olduktan sonra verilen hizmet içi eğitimler arttırılsın ve bunlar gönüllü değil zorunlu olsun. Bu kadar eğitim fakültesi olmasın. Öğretmen ihtiyacı kadar öğretmen yetiştirelim ki mezun olduktan sonra öğretmenlerimizi marketlerde değil de okullarda görevlerinin başında görelim.
Bilgiye yapılan yatırım en yüksek faizi verir. Bu yüzen yatırımlarımızı eğitim fakültesi başta olmak üzere birçok fakülte ve bölümleri iyileştirmek için kullanmalıyız.