Son zamanlarda oldukça dikkatimi çeken durum; sesi gür çıkan insan çok şey mi bilir?
Ben 23 yaşında Eğitim Fakültesinden yeni mezun bir öğretmenim. Bulunduğum yerde kendi alanım ile ilgili iş başvurularında bulundum. Geri dönüş aldığım kurumlar ile yüz yüze görüşmeye gittim. Kendime ve mesleğime yakışır bir ciddiyet ile gittiğim görüşmelerde fazlasıyla laubali eğitimciler tanıdım. Etrafa gülücükler saçmadığım için iyi bir öğretmen olmadığımı düşündüler. Kuruma ilk girdiğimde ‘’ Aaa yeriniz ne kadar da güzelmiş’’ demediğim için sıkıcı bir öğretmen olduğumu düşündüler. Sesim gür çıkmıyor diye bilgimin zayıf olduğunu düşündüler. (Bilgi ne zamandır sesin şiddeti ile ölçülüyordu bilmiyordum.) Yani kendimi iyi pazarlayamadığım için(onların deyimi ile) bu işe layık görülmedim.
Öğretmenlik ve pazarlama. İkisini yan yana getiren ise bir eğitimci. Mesleğime attığım ilk adımda bu tarz bir benzetme ile karşılaşmış olmak beni çok üzdü. Oysa kendi alanımdan derece ile mezun olmuş başarılı bir öğretmendim. Ama ciddi ve soğuk durduğum için konu eğitime bile gelmeden benim ile ilgili hükümlerini vermişlerdi. Her meslekte olduğu gibi öğretmenlikte de güler yüz çok önemlidir. Ama güler yüzlü olmakla laubali olmak arasında da çok fark vardır. Maalesef benim tecrübe ettiğim kadarıyla çoğu eğitimci bu ikisinin arasındaki farkı bilmiyor. Bir ara acaba ben mi bu işi çok ciddiye alıyorum diye düşünmeye başlayıp kendimi sorguladım. Çünkü onlar maalesef ki mesleğime attığım ilk adımda bile bana kendimi sorgulatacak kadar çoklardı.
Bir öğretmen; mesleki bilgi ve becerileri ile tanınmalı. Öğrencilere olan yeterliliği ile tanınmalı. Kurumun fiziki koşullarını övüp övmemesi ile değil.
Maalesef ki bu sorun birkaç kişi ile sınırlı da değil. Sorun çok genel. Hatta bence çağımızın en büyük problemlerinden biri diyebiliriz.
Sorun; Her güler yüzlü insanı iyi birisi, her sesi gür çıkanı ise fazla bilgili sanıyor olmamızdı.
Oysa benim 16 yıllık eğitim hayatımdan öğrendiğim en önemli şey; boş kafadan çok ses çıkar!