Khovd Nehri o kadar hızlı ve o kadar çok bir su kütlesi ile akıyor ki vadide rüzgar eksik olmuyor ve güneşin batışı ile birlikte hava sıcaklığını bayağı düşürüyor. İlk defa bu gece üşüdüğümü hissediyorum.
Sabahın ilk ışıklarıyla yeni bir güne başlarken Sophia her zamanki gibi bizden önce uyanmış, nehrin buz gibi suyu ile çayımızı hazırlamış çadırını toplamış bile. Kahvaltımızı yapıp çadırımı topluyoruz ve gezimizin son gününde yeniden yollara düşüyoruz.
Şunu belirtmeden geçmeyeyim. Ben kırmızı, Sophia yeşil çadırda, Tolegen ise arabada uyuyor.
Bugün gezinin son günü ve gün bitiminde Ulanbatur'a döneceğim. Ama daha önce de belirttiğim gibi Ulanbatur'a dönüş uçağımın gün ve saati henüz belirlenmiş değil, iptal veya gününün değiştirilmesi bile ihtimal dahilinde.
Her ne kadar Türkiye'ye dönüş tarihime daha üç gün var olsa da haftada bir gün olan uçuş iptal edilirse 1400 kilometrelik yolu iki günde gidecek olma düşüncesi canımı sıkıyor.
Son günün planlamasına göre yol üzerinde kartal avcılığı yapan bir aileyi ziyaret edeceğiz.
Yarım saatlik bir yolculuktan sonra Tolegen aracı yoldan çıkarıp yemyeşil bir alanda kurulmuş, çevresinde çocukların oynadığı ineklerin yavrularını emzirdiği gerlere doğru sürünce ''gidilecek bir yerin bu kadar yakın olmaması gerekir'' düşüncem nedeniyle şaşırdım.
Sophia düşüncemin haklılığını belirtir şekilde buranın Tolegen'in anne, baba ve kardeşinin ailesinin kaldığı ger olduğunu ifade etti.
Ailenin yanında dinlenip karnımızı da doyurduktan sonra iki saatlik bir yolculukla gezinin ilk günü uğradığımız Tsengel Soum'a tekrar geliyoruz. Tolegen'in ailesi burada yaşıyor.
Tolegen'i ailesini görmesi ve aracının arızasını gidermesi için burada bırakıyor ve ''bir gün, bir yerlerde tekrar karşılaşmak'' dileği ile vedalaşarak ayrılıyoruz.. Burdan sonra yola Tolegen'in kardeşi ile devam edeceğiz.
Her Moğol'un kendi yolu vardır sözünü haklı çıkarırcasına onlarca yoldan birini seçe seçe iki saatlik yolculuktan sonra Ulankhus Soum'a ulaşıyoruz.
Burası da Bayan Ölgi İlinin ilçelerinden biri ama bizim kasabalar gibi küçük bir yer. Khovd Nehri rengi daha sonra açıklayacağım nedenle beyaza dönmüş rengi ile tekrar karşımıza çıkıyor.
Kartal avcısının geri Ulankhus İlçesine yarım saatlik bir mesafede. Kalabalık aile bizi güzel yüz ve muhabbetle karşılıyor.
Moğolistan'da bir yere ziyaret amaçlı giderken götürülmesi gereken hediyelerin başında bildiğimiz ''şeker'' geliyor. Bayram şekeri gibi şeker çeşitleri..
Hediye gerde yaşayan yaşlı bir kadın varsa öncelikle yaşlı kadına eğer yok ise evin kadınına veriliyor.
Kaymak, tereyağı, peynir, hamur kızartması, tuzsuz sütlü çay ile karnımızı doyuruyoruz.
Şimdi kartalı görmeye gideceğiz. Sophia ve bana Kazak geleneksel kıyafeti giydiriyorlar. Kartalı koluna almak istiyorsan geleneksel kıyafeti giymek adettenmiş.
Yeri gelmişken kartal avcılığı hakkında bilgi vermek isterim.
Kartal avcılığı 6000 yıllık bir gelenek. Moğolistan'da özellikle Ölgii ve çevresinde 300 kadar kazak tarafından yapılmaktadır. Kartalların küçükken avlanmaları ve eğitilmeleri gerekiyor ki bu sayede çocuk ve koyunlara zarar vermemeyi öğreniyorlar. Kartal avı ekim ve mart ayları arasında ve kış şartlarında yapılıyor. Kartalın kendisini sakin ve güvende hissetmesi amacıyla; avlanılmadığı zaman gözleri kapalı tutuluyor. Bölgede yedi çeşit kartal türü olmasına rağmen avcılıkta ''altın kartal'' türü kullanılıyor. Kartal on yıl sahibi ile kalıyor ve on yıldan sonra tabiata bırakılıyor. Ölgii'de her yıl ekim ayında Altın Kartal Festivali yapılıyor ve bu festival aynı zamanda av mevsiminin de başlangıcı sayılıyor..
Kartalın ağırlığı on kilogram kadar. Gözleri kapalı olsa da kalın bir eldiven kullanarak kolumun üzerine almak yine de tedirgin edici. Kolunu hareket ettirdiğinizde kartal da buna karşılık veriyor ve kanatlarını açıyor.
Kartalın ağırlığı ile kolum yavaş yavaş aşağı doğru inerken beni bu şekilde fotoğraflamak isteyenlerin biraz acele etmelerinde fayda görüyorum