Seyahatimizin üçüncü saatinde ulaştığımız Tsengel Soum'da uzun bir süreden beri hasret kaldığımız asfaltı görünce bende oluşan ''yolculuğun asfalt yolda devam edeceği'' düşüncesinin yok olması için aracın 200 metre gitmesi yetti..
Asfalt yolun sadece şehir girişi ve nehir üzerindeki köprü için yapılmış olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Bu arada şunu ifade etmem gerekir ki Moğolistan idari sisteminde; ülke birinci seviye idari alt bölüm olan 21 ''Aimag'a'' (İl), bunlar da ikinci seviye idari alt bölüm olan ''soum'' tabir edilen bölgelere (ilçelere) ayrılmıştır. Bu ilçelerden biri o İl'in merkezi konumundadır.
Öğle yemeğini Tsengel Soum'da yedikten sonra devam eden yolculuğumuz nihayetin akşam üstü 18.00 civarında Milli Parkın giriş noktasında yer alan Ranger Station'da sona erdi.
Rengi bembeyaz olan White River (yerel halk tabiri ile Süt Nehri) ile yakındaki bir dağdan kaynağını alan dere arasına kampımızı kurup, Sophia'nın hazırladığı akşam yemeğini de yedikten sonra günün yorgunluğu ile çadırımda uykuya dalmam fazla uzun sürmedi.
Sabah uyanıp çadırdan çıktığımda Sophia'nın elindeki kova ile dereden su getirdiğini gördüm. Sophia; su ile çay yapacağını sonra da dağlarda yiyeceğimiz öğle yemeğini hazırlayacağını söylediğinde derelerin sularının içmek ve yemek yapmak amacıyla kullanıldığını da anlamış oldum.
Kahvaltıdan sonra adının Enkhee olduğunu sonradan öğrendiğim Rancher'in iki atı bizim Altay Tavan Bogd zirvelerine gidebilmemiz için getirdiğini söylediklerinde anladım ki ''bir noktaya kadar araç ile gidip oradan sonra kısa bir at yolculuğu ile varacağımız yere ulaşacağımızı'' düşünmem bir hayalden ibaretmiş.
Yine de sağlık olsun at sırtında gideriz diye Tolegen'e ''atla seyahat ne kadar sürecek'' diye sorduğumda aldığım ''gidiş geliş altı saat'' cevabında gerçekten yıkıldığımı hissettim. Çünkü hayatında uzun süreliğine ata binmemiş biri için çok uzun bir zamandı altı saat..
Öğrendim ki; seyahatin at sırtında yapılacak olmasının nedeni; Rancher Station'dan daha ileriye araç girişinin yasak olmasıymış..
Sophia, Enkhee ve ben at sırtında düştük yola..
Dağ, tepe, ova, nehir, göl ve tabiata ait görülebilecek ne varsa göre göre devam eden seyahatimiz sonunda nihayet bir tepeyi tırmandık ve karşımızda bütün heybetiyle kutsal beşli, karlı zirveleri ve buzulları ile Altai Tavan Bogd başka bir deyişle Altayın Beş Azizi.
Khuilten Uul (Soğuk Tepe), Nairamdal Uul (Dostluk Tepesi), Burged Uul (Kartal Tepesi), Ölgii Uul (Beşik Tepesi) ve Malchin Uul(Çoban Tepesi). Ve aralarında Grany, Alexander ve Potanin Buzulları..
Şansımızdan hava açık, sis yok...
Bunca yolu gelip de sis nedeniyle zirveleri ve buzulları göremeyen çok insan olduğunu öğrenince ne kadar şanslı olduğumu anlamak beni ziyadesiyle mutlu etti.
Sorabilirsiniz belki; beş tane dağ zirvesini görmek için gerçekten bunca zahmete girip, bunca yolu kat edip gelmeye değer mi? Cevabım gayet net: evet...
Bu arada anladım ki uzun süreliğine ata binmek öyle kolay bir şey değilmiş. Bir süre sonra bacaklarınız uyuşuyor, belden aşağı vücudunuzu hissetmemeye başlıyorsunuz.
Uyuşmuş vücudumla attan inebilmem ancak Rancher Enkhee'nin yardımıyla mümkün olabildi. Attan indiğimde yere basamayıp bir süre uzandığım yerde kalıp, yanımızda getirdiğimiz yemeğimizi de bu durumda yemek zorunda kaldım.
Yemekten sonra geri dönüş başlıyor.. Ama bu sefer geri dönüşün ikinci saatinde ben artık dayanamayacağımı ve yola yaya devam edeceğimi ifade ederek attan inmek zorunda kalıyorum.
Sophia da bana katılınca Enkhee atları alıp gidiyor ve biz de yaya olarak yolumuza White River kenarında devam ederek kamp yerimize ulaşıyoruz..
Her türlü yorgunluğa ve vücut ağrılarına inat günü kutlamak ve geceyi karşılamak için önce bir kutu bira ve ardından bir bardak (bu şartlarda kadehimiz olmadığı için) şarap işin zevkli tarafıydı... (DEVAMI HAFTAYA)