Rusya'nın duruşu on yıllardır hiç değişmedi. Eskiden kendi toprakları içinde olan Moldova, Ukrayna ve Gürcistan'ın AB ve NATO'ya üye olma isteğini hiçbir zaman onaylamadı ve üyelikleri halinde buna en ağır tepkiyi vereceğini hep söyledi. Finlandiya'yı yıllardır yakından izlediğim için biliyorum, her 3-4 yılda bir Finlandiya NATO'ya üyelik olasılığını gündeme getirir ve hemen ertesi günü Rusya'dan net ve sert bir açıklama gelir giremezsiniz diye ve bu konu tekrar açılana kadar kapanır. Rusya'nın en temel gerekçesi Finlandiya ile olan 1380 km'lik sınır nedeniyle NATO'nun kuzeyden kendine çok geniş bir cephe açabilecek konuma gelmesi ve Rusya'yı tehdit etmesi. Rusya Finlandiya'ya çok açık olarak şunu söyledi hep 'NATO senin üzerinden bana komşu olursa bana zarar verir ve oluşacak bir çatışmada olan sana olur, üye olma ve hem tarafsızlığını hem de kendini koru'. Ukrayna ile olan 2000 km'lik sınır için de durum aynı. Rusya'nın NATO'ya 2000 km'lik bir sınırla komşu olmaya niyeti yok.
Rusya'nın kendi tehdit algısı yüzünden komşu olduğu diğer bağımsız devletleri kontrol etmesi ve onların hangi uluslararası topluluklara üye olup olamayacağına onlar adına karar vermesi günümüz dünyasında kabul edilebilir olmasa da Rusya'nın kırmızı çizgisi ve bunu önceden de ifade etti. Finlandiya bugüne kadar NATO üyeliğini ajandasından çıkarmasa da ciddi olarak gündemine hiç almadı. Ukrayna ise bu konuda epey bir yol katetti. En son 2019'da Cumhurbaşkanı Petro Poroshenko Ukrayna'nın NATO ve AB üyesi olacak olmasını anayasaya dahil etti ve bu konudaki kararlılığını ortaya koymuş oldu. Rusya da bu tarihden itibaren askeri ve siyasal hareketliliğini artırdı ve Ukrayna'nın NATO'ya üye olmasını beklemek yerine müdahale etti. Amacı bu olasılığı ortadan kaldırmak ve Rusya yanlısı oylarla iktidara gelmesine rağmen zaman içinde Rusya yanlılarına sırtını dönen Zelenski'yi devirip Ukrayna'yı kontrol altına almak.
Ukraynalılar AB üyesi olmayı hak ediyor olabilir ve NATO'ya da üye olarak kendilerini daha güvende hissetmek isteyebilirler, ancak Ukrayna bir ada ülkesi değil ve bu konudaki tavrını çok net ortaya koymuş bir Rusya ile komşular. Bu süreci doğru okumayan ve Rusya'nın kararlılığını ciddiye almayan Ukraynalı siyasetçilerin savaş konumuna gelinmesindeki paylarını yabana atmamak gerekiyor.
Ukraynalılar Putin'in iddialarının aksine gerçek bir millet olduklarını Rus işgaline asker ve sivilleriyle kahramanca karşı durarak tüm dünyaya göstermekteler. Ancak görünen o ki Rusya hedeflediği takvimin dışına çıktıkça saldırısının dozunu artıracak bu da ölümlerin artmasına yol açacak. ABD ve AB ülkeleri ise ateşkesi zorlamak yerine Ukrayna'ya silah yardımı yapma yolunu seçtiler.
Umarız bu silahlanma Ukrayna'ya zafer getirmek yerine daha fazla Ukraynalı sivilin ve askerin ölümüne yol açmaz.
Konu çok boyutlu, NATO'nun doğuya doğru genişlemekten bir türlü vazgeçmemesi, Rusya'nın kendi çıkarları sözkonusu olunca uluslararası hukuk yasa vs tanımaması, tüm bunların sonucunda AB'nin tekrar silahlanma yarışına girecek olması, bir hafta önce normal bir yaşam süren Ukraynalılar'ın evlerini ülkelerini terketmek ya da ellerine silah alıp ülkelerini savunmak zorunda kalmaları, Rusya'nın restlerini blöf olarak algılayıp taviz vermeyen ve Rusya'yı tahrik edip ülkesini savaşa sokan siyasetçilerin bugün kahraman olarak algılanması ya da algılatılması.
Temennimiz ateşkesin bir an önce sağlanması ve ölümlerin durması. Savaş devam ederse savaş kıvılcımlarının nereye sıçrayacağı ya da sıçratılmaya çalışılacağı belirsiz.
Türkiye olarak tarafsızlığımızı koruma ve barış yanlısı politikamız son derece doğru ve yerinde. Bu süreçte vatandaş olarak temkinliyiz ve devletimizin yanındayız. Alanya özelinde de 100'den fazla ayrı milletten insana ev sahipliği yapan şehrimizde Türk misafirperverliği şemsiyesi altında huzur ve barış içinde yaşıyor olmamızdan dolayı gururluyuz .