SİYASET

KILIÇDAROĞLU, ANTALYALI GAZETECİYE AÇIKLADI: BÖCEK'LE YOLA DEVAM!

ANTALYALI GAZETECİ TESLİME TOSUN'UN YAZISI

Eveet, döndük kürkçü dükkanına
İyi bir hafta geçirmenizi dileyerek yazıma başlayayım.
Dün CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüm. Görüşmenin detaylarına geçmeden, seçim sonuçlarından sonra istifa etmesine yönelik psikolojik baskı altına alınan Kılıçdaroğlu’nu üzerinden ilk günlerin moral bozukluğunu atmış olarak gördüğümü belirtmek isterim.
Efendim, yaklaşık bir aydan bu yana şehir dışında olduğum için, dönüşte Ankara’ya uğradım. Uzun süredir yollarda olduğum için kısa süre ayırdığım Ankara’ya gelmişken Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşeyim, Antalya hakkındaki bilgileri de öğreneyim dedim.
Sağ olsun, beni kırmadılar.

Açıkça söyleyeyim. Daha önce gazetecilik faaliyetleri dışına taşmamaya çalışarak yaptığım görüşmeleri bir kenara bırakarak bu sefer bir Antalya’lı ve yörük olarak karşısına çıktım.
Dün yapılan MYK öncesinde yaptığım görüşmede, kendisine Antalya’nın iki vekille temsil edilmesine yönelik Antalya’lıların sitemlerini ilettim. “Bize reva gördüğünüz vekiller bu mudur?” dedim. “Sizin vekil olarak bizlerin önüne koyduğunuz bazılarını götürüp Kepez’deki Allah camisinin oraya bırakın, yolunu bulup şehir merkezine inemez. Kaleiçine girsin, 3 gün dolaşsa dışarı çıkamaz” dedim. “Elbette bu isimler içinde ülkeye katkı koyacak çok değerli vekiller vardır. Buna katılıyorum. Ama madem ülke için bu kadar çok gerekliydiler, kendi memleketlerinden aday gösterseydiniz, neden getirip Antalya’lıların önüne koydunuz? Dedim.
Bir tane bile Antalya’lı götürüp başka bir şehirden aday yapmadığınıza göre, neden bizim önümüze Antalya’lı olmayan vekil adaylarını koyup duruyorsunuz? Dedim.
CHP’nin bu derdi beni germedi ama bir Antalya’lı olarak bunu da her platformda dile getireceğimi daha önce zaten söylemiştim.

Antalya’nın demografik yapısından bahsederek, gelip size “Antalya’da Antalya’lı kalmadı diyenler, maalesef bir algı yanılgısına düşüp, yanlış bildiklerini size aktarıyorlar. Bazıları da sırf siyaseten kendilerini canlandırmak için ‘Antalya’da şu kadar bizim memleketli’ var diyerek sallıyorlar. Biz hiçbir yere gitmedik. İşte buyurun size Tüik’in nüfus müdürlüğünün veri tabanına dayalı olarak kayıtlarını getirdim. En fazla Konya nüfusu var. Onlarda 97 bin kişi civarında. 1 milyonu aşkın Antalya’yı nasıl yok saydınız? Şu anda il yönetiminizi bir ele alın lütfen. İl başkanınız Denizli, genel sekreteriniz Burdur, kadın kolları başkanı İzmir’li. İl yönetimi Erzurum, Erzincan, Çorum, Kars, Tunceli, Antakya, Burdur, Kütahya, Van gibi illerden oluşuyor. Bunlar elbette olacaklar, olmaları da gerekiyor zaten. Antalya’ya aidiyet duygusuyla bağlı olanlar, 30-40 yıldır Antalya’da yaşayıp, Antalyalılardan çok Antalya’lı olanlara asla bir sözümüz yok. Ama bari araya numune olarak Antalya’lı da koyulsaydı!

Benim sayabileceğim Antalya’lı göremedim. Varsa da 3-5 taneden fazla çıkmaz. CHP’de 2. Sınıf muamele görmeye Antalya’lılar itiraz etmiyor. Asla! Sadece partinizden uzaklaşıyorlar. Kendileri çalıp, kendileri oynasın diye uzaklaştılar. O kadar.” Dedim.

Ama Muhittin Böcek’in aday olduğu dönemde tıpkı tüm CHP’liler gibi, Antalya’lıların da yörük aday olan Muhittin Böcek’in etrafında kenetlendiğini ifade ederek “Sırf CHP’li diye Baykal döneminde bir valiyi aday gösterdikleri gibi aday göstermiş olsaydınız, kimse Menderes Türel’in ve Ak Partinin elinden Büyükşehiri alamazdı” dedim.

Ayrıca herkes kendi memleketi ile övünüp, kendi şehrinin, memleketlisinin propagandasını yapabilir. Kendi memleketlisi olan her kim olursa olsun destekleyebilir. Ama aynı şeyi Antalya'lı yapınca (Ayyy ne kadar faşistsiniz. Çok faşizanca düşünüyorsunuz. Mikro milliyetçilik yapıyorsunuz." diyerek bir de üstüne ayıplanıyoruz." dedim.    

Genel başkan şu söylediklerimi hiç sözümü kesmeden dinledi. Sonunda “Haklısınız. Bende farkındayım. Milletvekili seçim döneminde 6 bin civarında aday adayı vardı. Benim bunların hepsini tek tek incelememin imkanı yoktu. Ve sürekli mitinglerde, her gün bir başka kentte çalışma içindeydim. Bu nedenle 8 kişilik bir komisyon kurduk. Komisyondaki arkadaşlar da başka şeylerle uğraşmışlar. Komisyonumuz inceledi ve ortaya böyle bir tablo çıktı. Ama yerel seçimlerde öyle olmayacak” dedi.

Bu arada kimseyi il başkanı olarak işaret etmediğini, bir il başkanında olması gereken vasıfları belirttiğini de ayrıca söyledi.
Daha başka başka şeyler de konuştuk.
Döşemealtı’nı da konuştuk, Konyaaltı’nı da. Kepez, ve Muratpaşa’da sohbetimizden nasibini aldı.

Sayın genel başkan benim hiç bilmediğim gündeme dair konuları anlattı. Bazı sorular sordu. Elimden geldiğince haksızlık yapmadan, objektif yanıtlamaya çalıştım.

Büyükşehir Belediye Başkanlığı için kimi düşündüklerini sordum.

“Muhittin Başkanımız çok iyi çalışıyor. Çok güzel projelere imza atıyor. Daha tamamlaması gereken projeler var.  Kimse başka bir şey düşünmesin” dedi. Bu arada Antalya’nın evladı birisinin ismini zikrederek “Lütfen selamımı iletin, Muhittin Başkana destek olsun. Siz Antalya’lılar da başkanınıza sahip çıkın” dedi.

Her neyse, çalışma masasının önündeki karşılıklı koltuklarda oturuyorduk. Giderken gelenek üzerine fotoğraf çektirmek istedik. Atatürk’ü arkamıza alarak ayakta bir fotoğraf çektirdik.

Sonra ben pek protokol kurallarına uyamadığım için boş bulunup, “Abi ne bu böyle ya. Ayakta asker arkadaşı gibi fotoğraf çektiriyoruz. Ben bu fotoğrafları yayınlayıp, Antalya’ya hava atacağım” dedim.

“Gel o zaman daha havalı olsun, koltukta çektirelim” dedi ve kanepeye oturarak fotoğraf çektirdik.

Bastım havamı. O kadar şımarıklığım olsun artık.