Türkiye’nin kalkınması ile ilgili yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarında gece gündüz bilmez, tüm enerjisini harcar. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu köylerde ve kırsal kesimde yaşamaktadır. Uzun yıllar cephelerde yedi düvele karşı savaşmış olan milletin, çözülmesi gereken çok sorunları mevcuttur. İlk başta okuma-yazma oranı çok düşüktür. Eğitim alanlarında atılımlar yapılmıştır ama yeterli değildir. Milletvekili Ahmet Tokuş, yurtdışında Türkiye’yi temsil etme göreviyle, farklı ülkelere birçok seyahat de bulunur. Batının ilmini ve fennini, sosyolojisini ve dünyayı yönetirken kullandıkları argümanları çok iyi görür. Bizim ülkemizde sadece matematik ve fen, bilim olarak görülürken, batı fen ve matematiğin yanı sıra, dünyayı yönetmek adına kullandıkları algı operasyonları için sosyoloji, felsefe ve psikolojiye önem vermektedir. Çevirdikleri bir filmle, yaptıkları bir müzikle, yazdıkları bir kitapla dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda etkilemekte ve kullanmaktadırlar. Fakat kullanılanlar, kime hizmet ettiklerinin farkında bile değillerdir. Yıllarca bunu bize yapmadılar mı? Mezhep ve ırkçılık ayrımı gibi… Alevi-sünni, Türk- kürt-çerkez-laz… gibi bizi birbirimize düşürmeye kalkmadılar mı! Hala da ısıtıp, ısıtıp önümüze koymuyorlar mı? Bu sorunun çözümü ilk başta eğitim, uyanış ve farkındalıktan geçer elbet. Yoksa cahili aldatmak çok kolaydır. O yıllarda Yunanistan’dan tercüme edilerek Türkiye’ye pazarlanan bir türküyü hatırlatmak istiyorum;
Γιατί θες να φύγεις, που θα πας?
Αφού σ'αγαπώ και μ'αγαπάς
Αφού σ'αγαπώ και μ'αγαπάς
Zeytinyağlı yiyemem aman
Basma da fistan giyemem aman
Basma da fistan giyemem aman
Yunanistan’a da ABD’den pazarlandığı rivayet edilen bu türkünün etkisiyle, Türkiye’de yüzlerce dönümlük zeytin ağaçları kesilmiştir. Elde olan zeytinyağlarını da ABD’ye satmışız. Bize de sağlık açısından son derece zararlı bitkisel katı yağlar pazarlanmış. Hatta televizyon kanallarımızda bu katı yağların bol bol reklamları yapıldı yıllarca. Sağlık açısından oldukça faydalı olan zeytin ve zeytinyağı bilinçaltlarımıza zararlı olarak kodlandı. Oysa okusaydık, Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerimi okusaydık zeytinyağının faydalarını görürdük. Zira Yüce Allah Kutsal Kitabımız da, incire ve zeytine yemin ediyor. Türküde de geçen “basma” pamuktan üretilen kumaş ve giyim sektörünün olmazsa olmazı. Yine o dönemde üretilen ama algı operasyonları ile kötülenen pamuklar ABD’ye satılır ve sağlık açısından son derece zararlı olan naylondan üretilmiş parlak kumaşlar ve elbiseler Amerika tarafından bize “moda” adı altında pazarlanır.
Tüm bunların farkında olan, zeytin ağaçlarının kesildiğini gören Milletvekili Ahmet Tokuş, bu milletin uyanışına ancak eğitim yuvaları vesile olur diye düşünür. Üniversitelerden milletin derdiyle dertlenecek aydınlar yetiştirmekle, toplumun ufkunun açılacağına inanır. Çünkü kendisi dünyayı iyi tanıyan ve çok okuyan entelektüel bir kişiliğe sahiptir. Başkent Ankara’da dünya çapında bir üniversite açılması gerektiğini düşünür. Çünkü, hali vakti yerinde olan işadamları ve milletvekillerinin eğitim için çocuklarını yurtdışındaki üniversitelere gönderdiklerini bilir. Bu ülkenin parası, kaynakları niye yurtdışına gitsin der, yurtdışındaki üniversiteyi biz vatanımıza getirelim diye düşünmekten kendini alamaz. Bir gün durumu Başvekil Menderes’e açar. Ancak ülkemizde bulunan üniversite rektörleri ve bazı milletvekilleri, zaten yeterince üniversite var diye yeni bir üniversiteye karşı çıkarlar. Ahmet Tokuş; “bu üniversite sizin bildiğiniz gibi değil, farklı olacak. Siz milyonlarca para verip çocuklarınızı yurtdışına üniversiteye gönderiyorsunuz, bundan sonra göndermeyeceksiniz ve paralarınız cebinizde kalacak” diyor. Başbakan Menderes de ikna olur ve Ahmet Tokuş’a destek verir. Bu yeni kurulacak üniversitenin adı Orta Doğu Teknik Üniversitesi’dir. Üniversitenin kuruluş çalışmalarını daha sonra YÖK Başkanı olacak ve Bilkent Üniversitesi’ni kuracak olan İhsan Doğramacı, Fahir Armaoğlu ve bazı arkadaşları ile beraber yürütürler. 1956 yılında ODTÜ’nün kurulması meclisten geçer ve üniversite kurulur. Eğitim hayatına 30-40 öğrenciyle bir barakada başlanır. Henüz ODTÜ’ye tahsisli bir alan ve yapıda yoktur. Maliye Bakanı Hasan Polatkan’dan para ister ama hazine de fazla para da yoktur. Ahmet Bey, Ankara’ya ABD’den ODTÜ’nün kuruluşu ile ilgili bir profesör davet eder. Başbakan Menderes ile görüştürür. Ahmet Tokuş, “Adnan Bey, bu üniversite sizi hiç meşgul etmeyecek, biz mütevelli heyeti olarak yapılması gerekenleri yapacağız” der. ABD’li profesöre üniversitenin kurulması ile ilgili bir rapor hazırlattırır. Ve üniversite için Amerika’dan para yardımı ihtimali ortaya çıkar. Menderes, Ahmet Tokuş’u altı aylığına Amerika’ya gönderir. Amerikan Senatosu’nda bir konuşma yapar ve tüm senatörler ayakta alkışlarlar. Amerika bir yıl sonra parayı vermeye razı olur. Ayrıca Amerikan Senatosu’nda ilk Türk lobisini de kurar.
Oradan New York’a Birleşmiş Milletler’e geçer. ODTÜ için lobi faaliyetlerine devam eder. Ve bir miktar yardımda BM’den almaya muvaffak olur. Ankara’ya döndükten sonra Başbakan Adnan Bey’le bir görüşme yapar. Başbakandan üniversite için 50 bin dönüm arazi tahsisi ister. Adnan Bey, “50 bin metrekare demek istiyorsun herhalde” der. Ahmet Bey, “yok 50 milyon metrekare” der. Adnan Bey, “Ahmet sen delirdin mi” dese de, Ahmet Bey, Başbakan Menderes’i ikna eder. Menderes mecliste, Ahmet Bey’i İstimlâk Komisyonu Başkanlığına getirir. İstimlâk Komisyonu olarak, ODTÜ’nün bugünkü kampüsünün olduğu 50 bin dönümlük alanı, o günün şartlarına göre bazı milletvekillerinin fiyatı artırma taleplerine karşı 9 milyon Türk Lirası gibi bir rakama, köylüleri de mağdur etmeden üç ay içerisinde istimlâkı tamamlar. Bu kampüs içerisine 10 milyonlarca ağaç dikilir ve “Bozkırı Yeşertenler” olarak kitaplaştırırlar. Sonra dünyanın sayılı üniversiteleri arasına giren ODTÜ, zaman içinde bugünkü halini alır. (DEVAMI YARIN)