Bu günkü turistik yolun açılmasına, ilk önce Alanya Cuma Pazarı, Bostancıpınarı Kavşağı’ndan başlanılır ve doğuya doğru devam edilir. Bu konu milletvekilimiz Ahmet Tokuş’a, “yol niye Antalya istikametine değil de, Gazipaşa istikametine doğru açılıyor?” diye sorulur. Cevaben; “önce Antalya’ya doğru açılırsa, iş makinaları tekrar Alanya’ya dönmez, Gazipaşa tarafındaki yol açılmaz öyle kalır, Alanya’nın doğusundaki yol açılınca zaten batıya doğru yolun açılması kesindir” der. Alanya-Antalya arası yol inşaatı tam yedi yıl sürer. Ancak Alanya şehir içinde yol açılırken çok sıkıntılar çekilir. Yol hattının geçtiği güzergahta bulunan bahçe ve arazi sahipleri itiraz ederler, karşı çıkarlar. Hatta imza toplayıp, “Ahmet Tokuş yol açmıyor, bu adam çıldırmış, sanki tayyare indirecek gibi gereksiz geniş yol açıyor” diye Ankara’ya dilekçeler gönderirler. Ancak Ahmet Tokuş kararlıdır, Alanya’nın geleceğini düşünür geri adım atmaz. Yol güzergâhında bulunan birçok bina yıktırılır. Bina sahiplerinin birçoğu ikna edilir, diğerlerine ise, yapı enkaz bedeli ödeme kararı çıkarttırılır. Kendisi daha sonra bir röportajında; “gözüm kara olmasa bu yolu açamazdım, bakın üzerinden 30-35 sene geçti artık yol ihtiyacı karşılamıyor” diye hayıflanır.
Ahmet Tokuş bir taraftan yol inşaatını takip eder, diğer taraftan Başkent Ankara’da memleketin imarına yönelik yasal mevzuatların çıkması için gece gündüz çalışır. 18.05.1953 Karayolları Trafik Kanunu, 29.07.1953 tarihinde Bina Yapımı Teşvik ve İzinsiz Yapılan Binalar Hakkında Kanun ve Türkiye’de ilk defa 16.07.1956 tarihinde İmar Kanunu, 08.09.1956 tarihinde de İstimlak Kanunu çıkartılır. 17.07.1957 tarihinde İmar Tüzüğü, 14.05.1958 tarihinde İmar ve İskân Bakanlığı kuruluş kanunu gibi imara yönelik yasal mevzuatlar kanunlaşır.
İstimlak Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle beraber, Antalya- Alanya E-25 Karayolunun bugünkü haliyle, istimlak bedelleri ödenir ve o tarihlerde kamulaştırılması yapılır. Bugün olsa bu yolun kamulaştırılmasına bütçe yetmez. 1950’li yıllarda ilk defa Alanya’ya imar planı yapılmasıyla ilgili Uluslararası bir yarışma düzenler. Yarışmada İtalyan kent plancısı Luigi Piccinato’nun çizdiği plan birinci olur. Ancak bu planın uygulanmadığını görüyoruz. Turizmci ve İsveç Fahri Konsolosu oğlu Hilmi Tokuş; ”eğer o plan uygulanmış olsaydı bugün Alanya çok farklı olurdu. Simitçi dahil esnafın geliri yüzde elli daha fazla olurdu” diye planla ilgili görüşlerini dile getirmektedir.
Milletvekili Ahmet Tokuş bir proje adamıdır, akşam sabah aklında Alanya vardır. Alanya iskelesini günün şartlarına göre projelendirir ve hemen yapımına başlanır. İskele için ihtiyaç olan taş ve kayalar, yakın olması nedeniyle, Kale arkası mevkiinden getirilir. Daha çok taş ihtiyacı için dinamitler atılır. İşçiler kamyonlara taş yükletirlerken, bir işçi değişik şekil ve sarkıtları olan bir mağara görür. İskelede bulunan Ahmet Tokuş’a haber verilir. Ahmet Bey mağaranın oraya gelir ve bugünkü Damlataş Mağarası ile karşılaşır. Onun hafızasında her zaman ileriye dönük turizm kenti Alanya vardır. İşçilerin başında bulunan Galip Dere’ye görev verir, mağaraya hemen bir kapı yapmasını ister. Kapının anahtarı Galip Dere’ye teslim edilir. Toplumda henüz koruma bilinci olmadığından, mağaraya giren çıkanların sarkıtlara ve dikitlere zarar vermesini veya koparmasını engellemek ister. O tarihlerde Alanya’mızın en önemli tarihi değeri olan Alanya Kalesi’nin de araç yolu yoktur. İş makinaları ile kaleye de yol inşaatına başlanır. Yol üzerinde Alanya Kalesi’ne ilk giriş kapısı olan surların oraya gelindiğinde, toplumda tarih ve koruma bilinci olmadığından, yıkıp geçelim derler. Orada bulunan Ahmet Tokuş Alanya tabiriyle, “hop dur yıkılmaz! bu bizim en önemli mirasımız” diyerek işçileri durdurur ve teknik bir çalışma ile kapı açılır. Yol açmak her zaman sıkıntılıdır, elbette kale yolunda da sıkıntılar yaşanmıştır. Ancak yol açılınca halk memnuniyetini; “Kalenin yolu yokuş, Nur ol Ahmet Tokuş” tekerlemesiyle dile getirmiştir. Çevreye ve doğaya çok düşkündür ve korumak için çaba sarf eder.
Alanya İskelesi yapılınca, iskelenin daha rahat işlemesi ve kullanılması için iskele yolunun da genişlemesi adına çalışmalara başlanır. İskele yolunun açılması esnasında yaklaşık 400’e yakın bina yıkılıyor. Yıkılan binaların 50-60 tanesi kendi akrabalarının. Kendi kayınpederinin binasını da yıktırır. Bu durumda kendi akrabaları bile küserler, uzun süre konuşmazlar. Ahmet Tokuş’u vuracağız diye ortalıkta tehditler savrulur. “Akacak kan damarda durmaz “ diyerek bu tehditlere boyun eğmez, çalışmaya devam eder. Çalışmaları genellikle hafta sonu, tatil günlerinde yaptırır. Mahkeme kararı ve sair ile hizmetlerin akamete uğramasını istemez.
Hayalinde bir yol daha vardır. Alanya-Hadim yolunun açılmasını da çok ister. Bu güzergâh, Alanya’yı İç Anadolu Bölgesine bağlayan en kısa hattır. Ayrıca İstanbul’a gelen turistlerin, Kapadokya bölgesi ve Konya’ya yoğun ilgi gösterdiklerini bilir ve bunu her platformda dile getirir. Bu turistleri en kısa yol, Konya-Hadim üzerinden Alanya’ya getirmeyi çok arzular. Bir de, eğitim gördüğü İstanbul’dan yaz aylarında tatil için memleketi Alanya’ya geldiğinde, genellikle zamanını ailesi ile beraber, Alanya-Hadim yolu üzerinde bulunan Çayarası Yaylası’nda geçirir. Tabi ki, bu yolculuklar hep develerle, atlarla ve katırlarla olmaktadır. Çayarası Yaylası’na yaklaşık olarak 3-4 günde ulaşılmaktadır. At ve katırlar üzerinde yaylaya küçük yaştan itibaren çok yolculuklar yapar. Toroslar’ın geçit vermez tepe ve yamaçlarında ailesi ve göçerler ile beraber çok bedeller öderler. Milletvekili olmuştur ama çocukluğunun geçtiği ve sıkıntılara dûçar kaldığı bu zor yolların, insanların kaderi olmadığını düşünür. Büyük çaba harcayarak milletvekili döneminde, bugün halk arasında Kuşyuvası yolu olarak bilinen yolun açılmasına da muvaffak olur. (DEVAMI YARIN)