Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.
Teknoloji, günümüzde oldukça hızlı bir şekilde değişip gelişmektedir. Yaşanan bu gelişmeler eğitim başta olmak üzere birçok alanda hayatımızı etkilemektedir. Eğitim ve teknoloji arasındaki etkileşim oldukça fazladır. Eğitimin kalitesi arttıkça teknolojik gelişmeler artmakta, teknolojik gelişmeler arttıkça ise eğitim sistemi gelişmektedir. Değişen teknoloji ile birlikte nesiller ve ihtiyaçları da değişmektedir. Bu da eğitim sisteminde yapılandırmaya gidilmesini gerekli kılmaktadır.
2000’li yıllarda dünyaya gelen ve teknolojik olanaklarla büyüyen günümüz z kuşağı çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve analitik düşünme, yaratıcı düşünme, girişimcilik, yenilikçi düşünme becerilerinin yanı sıra iletişim ve bilgi teknolojileri becerilerine de sahip bireyler yetiştirebilmek amacıyla eğitimde farklı öğrenme ortamları ortaya çıkmıştır.
Z kuşağının beklentilerine cevap verebilmek ve teknoloji okuryazarı bireyler yetiştirilmek için bireye ve sürece uygun yöntem ve materyal seçilmelidir. Bu durum öğretmen yeterliliklerini de etkilemektedir. Eğitim fakültelerinde öğretmen yeterliliği anlayışı alan bilgisi ve pedagojik bilgi ile sınırlıyken artık bu anlayışa teknolojik bilgi de eklenmiştir. Ve zamanla öğretmen yeterliliği anlayışı yerini teknolojik pedagojik alan bilgisi anlayışına bırakmıştır. Bu anlayış ile birlikte son yıllarda eğitim fakültelerinde iletişim ve teknoloji becerilerini içeren projeler artmaya başlasa da eğitim de hedeflediğimiz başarıya ulaşabilmek için henüz yeterli değildir.
Teknolojik beceriler pedagojik ve alan bilgisi becerileri ile bütünleştirilmelidir. Birbiri ile entegre olmuş bu üç alan ile birlikte öğretmenlerin dönemin eğitim durumlarına yetebilecek seviyede teknolojiyi kullanması, konuya hâkim olması, konuya uygun yöntem ve teknikleri yerinde ve zamanında kullanabilmesi, katılımcı sınıf ortamını oluşturabilmesi gerekmektedir.
Teknoloji çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. İçinde bulunduğu dönemin şartları ile yetişen öğretmen kendinden sonra ki nesil için yetersiz kalacaktır. Bu nedenle öğretmen yetiştirme sürecinde teknolojinin gidişatına yönelik eğitimlere yer verilmelidir. Görev başında olan meslektaşlarım için ise dönemin ihtiyaçlarına göre hizmet içi eğitimler verilmelidir. Eğitim fakültelerinde öğretmen yetiştirme sürecinde ve sahadaki öğretmenlerimiz için verilen hizmet içi eğitimlerde Yükseköğretim Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı birlikte hareket etmelidir. YÖK ve MEB daha fazla ortak alanda buluşup birlikte daha fazla projelerde yer alırsa bu süreç öğretmen adayları ve öğretmenlerimiz için hem daha nitelikli hem de daha kolay olacaktır.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk; ‘’ Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır’’ sözleri ile öğretmenlerin bir ülkenin en büyük umudu olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Değerli meslektaşlarım gelişime direnç göstermeyin. En nitelikli öğretmenler öğrenciliğini hiç kaybetmeyen öğretmenlerdir.