Geçtiğimiz cuma akşamı Alanya’da meydana gelen deprem, bizi bir kez daha doğanın gücü ve bizlere düşen sorumluluklarla yüzleşmeye davet etti. Her ne kadar can kaybı ve ciddi hasarlar yaşanmamış olsa da, sarsıntının yarattığı korku ve tedirginlik hepimizi derinden etkiledi. Bu olay, deprem gerçeğinin ülkemizin dört bir yanında bir kez daha gündeme gelmesine vesile oldu.
Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke. Bu gerçek, şehirlerimizi inşa ederken ve yaşam alanlarımızı planlarken atmamız gereken adımları belirliyor. Ancak çoğu zaman, bu adımlar ya eksik ya da gecikmeli atılıyor. Alanya gibi turistik ve hızla büyüyen bir bölgede, deprem riskine karşı alınacak önlemler daha da kritik hale geliyor. Plansız yapılaşma, denetim eksikliği ve halkın bilinç düzeyinin yetersizliği, küçük bir sarsıntının bile büyük sonuçlara yol açabileceğini gösteriyor.
Deprem, yalnızca yer sarsıntısı değil, aynı zamanda bir farkındalık çağrısıdır. Bu çağrıyı duyabilmek için acı deneyimlere ihtiyaç duymamalıyız. Alanya’daki deprem, bize birkaç önemli soruyu yeniden hatırlatıyor:
• Bölgede yapılan binalar ne kadar güvenli?
• Deprem senaryolarına uygun bir acil durum planımız var mı?
• Halk olarak afet bilincine sahip miyiz?
Alanya özelinde yapılması gerekenler arasında, binaların depreme dayanıklılık testlerinin yapılması, imar planlarının gözden geçirilmesi ve eğitim programlarının düzenlenmesi yer alıyor. Turistik bir bölge olarak Alanya, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Bu durum, deprem riskine karşı daha geniş çaplı bir hazırlık gerektiriyor.
Son olarak, depremden korunmanın yalnızca bir bireysel sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir yükümlülük olduğunu hatırlamalıyız. Yaşadığımız coğrafyanın gerçeğiyle barışık bir şekilde, bilimsel temellere dayalı adımlar atmak ve önlem almak, gelecekte yaşanabilecek felaketleri engellemenin tek yoludur.
Unutmayalım ki deprem, bizden ders almayı bekleyen bir öğretmendir. Alanya’daki sarsıntı, bu dersi alıp almadığımızı sorgulama fırsatı sunuyor. Şimdi harekete geçmek, geleceği güvence altına almak demektir.