Milletvekili aday listeleri birbirinin ardı sıra açıklanırken, Alanya'nın meclis koltuklarında ki temsil sayısının kaç da kalacağı merak konusu oluşturdu.
Genel kanı Alanya'nın 1 vekil çıkarabileceği yönünde. Farklı siyasi partiler ve ittifaklar aday adayları içerisinden çalışmak istedikleri kriterlere daha yakın olan isimleri aday yaparak seçim de son düzlüğe girdiler.
Kamuoyunda rahatsızlık yaratan bu durumun parti ilçe teşkilatlarında ne gibi sonuçlar doğuracağı şimdiden merak konusu oldu.
206 binin üzerinde seçmene sahip bir ilçenin seçilme ihtimali yüksek sadece 1 kontenjana sahip olması, gelecek hizmet ve yatırımların daha uzun bir yol izlemesine sebebiyet verecektir.
Kabinede Alanyalı bir Bakan'ın olması geçtiğimiz dönemlerde hizmetlerin hızlı gelmesinde etkili olmuş ve bu ''vekilsiz'' dönemlerin etkisinin bir nebze az hissedilmesine sebep olmuş olabilir.
Yerel yönetimlerde yer alanların, bazı bakanlarla kurduğu ikili kontaklar ''vekilsiz'' dönemler için yine yumuşak geçiş dönemleri oluşturmuş olabilir.
Döviz girdisi çok yüksek olan, tarımsal faaliyetleri de geçtiğimiz 10 yıl öncesine kadar bünyesinde barındırmış bu ilçe görünümlü 'İl' in birçok kamusal faaliyette kendi kendine yetebildiği ortadadır.
Lakin derebeylik düzenini esasında hiç sevmeyen Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu genç Türk Devleti, taşra ile merkez arasında köprü vazifesi görecek, seçilmişler üzerine kurulu bir düzen getirmişti.
Sistemi kuran akıl merkezdir.
Bu aklın izin verdiği yol etrafında taşra şekillenendir. Şekil bozuklukluklarının, iletişim kopukluklarının önüne geçebilmek oluşabilecek derebeylikcik yapılarının önüne geçebilmek için Alanya'nın en yakın süreçte il olması zaruri bir hal almıştır.
3 belki de 4 vekille temsil kaabileyeti olabilecek bir yerleşim yerinin işini ikili ilişkilere bırakması son derece tehlikelidir.
Önümüzde ki dönemde parti ilçe teşkilatlarının bazılarının tamamen, kalan kısmının ise tamamına yakınının değişime uğrayacağını şimdiden öngörüyor, olması gerektiğini düşünüyorum.
Siyasette girdiği meclislerde kabul gören insanların önünün açılması gerektiği söz dinleyen değil sözü dinlenen insanlara da fırsatlar tanınması gerektiği bir süreci izleyeceğiz. İZLEMELİYİZ.
Koltuğa bir mükafat gibi sarılan insanların yerine vazife şuuruyla hareket eden siyasilere ihtiyaç var.
Siyasetin sayfalarını ticari defterlerden sökenlerden Türk siyasetini uzak tutmalıyız. Bir film de şöyle diyordu 'Ankara'dan ferman geldikten sonra İstanbul'da padişah olsan kellen gider.' Alanya, Ankara ile arasına elçi sokmamalı, kendi göbek bağını kendisi kesebilmelidir.
Her ne kadar yağmur bizim tarlaları pas geçse de başka tarlalara yağsa da yağmur duasına çıkmaktan vazgeçmeyelim.
Geçtiğimiz hafta vefatının yıl dönümü olan, büyük siyasetçi, asker, diplomat, devlet adamı Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel Başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş'in de dediği gibi: 'Beceriksizlikle ihanet arasında kıldan ince bir çizgi vardır. Beceremediği halde makam, mevki işgal etmek en büyük ihanettir.'