Bazen her şey bitti denildiği yerden tekrardan başlarmış. 1. Dünya Savaşı'nın sonunda ittifakın aldığı yenilgi ; Osmanlı Devleti'nin parçalanması, devamında da yok olmasına sebep olmuştu.
Manda masaları kurulmuş, dönemin idarecilerinin önemli bir kısmı kendi can ve mal güvenliklerinin sağlanması garantörlüğü ile Anadolu'da kurulacak bir derebeyliği destekler hal tutum ve davranışlar sergiler haldelerdi. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları böyle bir ruh hali ve yılgınlıkla önce psikolojik harbe girişmiş, devamında da sahada mücadeleye girişmişlerdi. Devamında başarıya ulaşılmış ve bağımsızlık kazanılmıştı. Bağımsızlığı kazanan kadrolar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de ileriki safhada dünya sahnesine çıkaracaktı. Mandacıların rahatı bozulmuş, yönetim ellerinden gitmişti. Cesaret ihaneti yenmişti. Bütün hayatları savaşarak geçmiş Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamasının avantajıyla mandacılara ve teslimiyetçilere inat büyük Türk Ozanı Karacaoğlan'ın şu dizelerini hatırlara getirecek şekilde bir mücadeleye girişmişlerdi. “Harami var diye korku verirler ,Benim ipek yüklü kervanım mı var.”
Cumhuriyet bir çok kazanımı beraberinde getirmiş yönetim erkinin belirli bir kişi veya zümre tarafından işgal edilmediği, yönetim hakkının yalnızca halka ait olduğu bir yönetim biçimi olarak halkın kendini yönetecek kadroları seçmesini sağlayarak yönetime katılmasını, eğitim alanın da yapılan reformlar ile okuma-yazma oranının artması, kadınlara seçme seçilme hakkı tanınması, kadınların sosyal- siyasal hayata daha fazla katılmasının önündeki engellerin kaldırılması din ve devlet işlerinin ayrılması, laiklik ilkesinin benimsenmesi, Merkez Bankası, Türkiye Şeker Fabrikaları, Anadolu Ajansı, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Türk Hava Kurumu, Kayseri Uçak Fabrikası, Bursa Merinos Halı Fabrikası , Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Devlet Üretim Çiftlikleri Cumhuriyetin binlerce kazanımından ilk anda akıla gelen bir kaç tanesi.
Diyanet İşleri Başkanlığı da 3 Mart 1924 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur. Bütün bu kazanımlarımızın baş mimarı Cumhuriyetimizin kurucusunun kendi kurduğu kurumun memurları tarafından yok sayılması akla ziyan olmuştur. 100. Yıl kutlamalarına hazırlıklar yapılıyorken yaşanılan bu unutkanlık hadisesi içinde iyi niyeti barındırmayan bir hissiyat uyandırdı.
100. Kuruluş Yıl dönümünü karşıladığımız Anadolu'da kurulun bu genç Türk Devleti'nin vatandaşlarının sessizliği ,sıradan bir günün bekleyişini andıran sakinliği unutkanlığımıza bir işaret gibi. Her sıkıştığında koşarak Anıtkabir’e giden siyasiler, sanatçılar, kanaat önderleri son günü beklemekte yapacakları protokol selamlaşmaları ve seçim propagandaları için çalışmalar yapmaktadırlar. Unutmak her zaman güzel değildir. Kentleri sadece Türk Bayrakları ve kurucu liderin fotoğrafları ile donatmak varken, siyasilerin reklam alanlarına çevirmek bi unutkanlık belirtisi olsa gerek. Damat Ferit' de oturacak bir koltuk bulmuştu. Oturduğu koltuğun bedeli İngiliz zırhlılarını selamlamaktı . Ülke sathında 100. Yıl kutlamalarının gerekli özen, intizam içinde gerçekleşmesini bir vatandaş olarak dilerken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve şehitlerimizin aziz hatırları önünde saygıyla eğiliyorum.
“Korkmadık, savaştık.” Bilge Tonyukuk